Fatma Zehra Kayabaşı BÜYÜK AŞK.
Yayınlanma :
09.11.2020 16:32
Güncelleme :
09.11.2020 16:32


Daha kendimle acımı yaşayamadan bir feryat karıştı gök kubbeye “Salih, yetiş!” İsmimi işitmemle beraber koştum sesin kaynağına doğru. Atam yatağına boylu boyunca uzanmış yatmakta. Pakize ise başında yaygaralar koparıyor. O anda yüreğim cız etti. Ama şimdi hüzün beslemenin vakti değil. Önce Pakize’yi sakinleştirmem icap ediyor, dedim. Gerekiyor ama bunu nasıl yapacağım?Daha kendim sükunetimi koruyamamışken nasıl başaracağım ki bunu?
Hızlı adımlarım Pakize’ye yöneldi bir anda. Kolundan tuttuğum gibi çıkarttım onu dışarıya. “Pakize, neden ağlıyorsun?” Ses tonumu oldukça hiddetli yapmaya çalıştım ama nafile. Çok geçmeden yüzlerimiz sırılsıklam oluverdi gözyaşlarımızla. Çaresizlik dört bir yanımızdan akan nehrimizdi işte o an. Az önce etiğim duaların kabul olmayışı daha çok parçalamıştı yüreğimi. En başta sormam gereken o soru bir anda düşüverdi aklıma. Sessizce sorduğum “Ne oldu, Ata’mıza kötü bir şey mi oldu?” sorusu aklımızın başımıza gelmesini sağlamış olmalıydı. “Atamız yaşıyor ama çok vakti kalmamış. Tabip öyle söyledi.” Dedi, titrek sesiyle. Aldığım bu cevap yüreğime bir nebze de olsa su serpti. Ama tamamıyla sabahate ermem için tabi ki yeterli gelmedi. Boğazını temizleyerek güç bela devam etti cümlesine. Ama 29 Ekim Bayram’ına katılmayacak dendi. O kadar da kıyafetlerini hazırlamıştı oysa ki. Ferahlayan yüreğime tekrardan bir ağırlık çöktü o an. Demek yaklaşmamasını temenni ettiğim o vakit koşar adım yaklaşıyor olmalıydı bize doğru. Ben ise koşar adım bize yaklaşan sonun getireceği sorunlardan uzaklaşmak istercesine hızla indim ahşap merdivenlerden. Kendimi odama kilitlediğim o an sorunlar peşimi bırakır zannediyordum. Ama aksine yüreğimdeki ağrı dayanılmaz bir hal almıştı. Sonrası tıpkı geleceğimiz gibi kapkaranlık bir kuyuydu.
Gözlerimi açtığımda beyaz tavanın ardından bir sürü yakınma sesleri işittim. Olduğum yerden doğrulduğum an hızlıca çıktım merdivenleri ve işte kaçtığım o gerçek tam karşımdaydı şimdi. Mavi gözler yoktu artık. Saatime baktım bir an. Dokuzu beş geçiyordu. Tarih ise 10 Kasım’dı. “Nasıl yani? Ben bu kadar uzun süredir uyuyor muyum? Bu kadar uzun süredir uyuyorum ve uyanmak için bugünü mü beklemiştim? Ya da beni uyandıran kaçtığım gerçekler miydi? Gerçi bu soruların artık pek de bir önemi kalmamıştı. Geleceğimiz kararmıştı. Yüreğimiz; parçaları dört bir yana dağılmış bir yapbozdu. Artık kimse toparlayamazdı. Karşımdaki manzaraya herhangi bir insan evladının dayanabilmesi mümkün değildi.
Hızla odama yöneldim. Sorunlardan kaçıyor gibi görünüyor olabilirdim. Ama bu sefer kaçmayacaktım. Kaçmak insanoğlunun yaptığı en büyük hatalarından biriydi çünkü. Çalışma masamın çekmecesini açtım hışımla. Bu sorunları kendim halledemezdim. Ata’mın yanına gitmeliydim. Kararlılıkla yırttım üzerimdeki beyaz gömleği. Göğsümdeki tentürdiyotlu noktaya baktım dikkatlice. Atam ilk hastalandığında tabipe sorduğum “insan neresinden yara alırsa ölür?” sorusunun cevabı düştü zihnime. ”Şakağından yara alırsan kör kalırsın. Bir veya iki santim yukarısı öldürür. Ama en garantisi kalptir…” Böyle söylemişti tabip. Ben de işaret koymuştum o dediği yere. Bugünün hazırlığıydı işe o. Tabip efendinin cevabımı aldıktan sonraki sözleri aklıma düşüverdi bir an; “bunları sana dedim Salih ama sakın bir fenalık yapma!” diye uyarmıştı beni. Ama bu sözlerin bende pek bir tesiri olmamıştı. Hem Ata’sız yaşamak çok da manalı gelmiyordu. Hayatın tüm renklerini almışlardı benden. İşte mağluptum şimdi düşlerime. Düşünmeden çektim tetiği tentürdiyotla işareti yere. Göğsümdeki acının bir önemi yoktu şimdi. Tüm sorunların çözümüne doğru bir yola koyulmuştum. Artık kaçmak yoktu, yakalamak vardı. Aradığım şeyi de bulmuştum üstelik. İşte huzur tam da önümde duruyordu.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: