KURGUMU TİTİZ HESAPLAMALAR İLE ÖRERİM
Cihat DÜNDAR, genç yazar Mustafa Ali Yurdupak ile sizin için konuştu. Gündönümü Harekatı isimli roman kitabı üzerine değerlendirmelerde bulunan Yurdupak, salgının kendisini nasıl etkilediği sorusuna şöyle yanıt verdi : zorunluluğun getirdiği kısıtlanmışlık hissi ruhsal bir ağırlık oluşturuyor. Bu sürecin olumlu yanına odaklanmaya çalışıyorum. İlk roman kitabı olup bir casusluk öyküsünü anlattığını öğrendiğimiz dönem romanı Gündönümü Harekatı’na dönemin marka ve mekânları da eşlik ediyor. Öte yandan anlatım tarzı ve karakterlerin kullandığı dönem dili ile beğeni kazanan eserin devamı niteliğindeki yeni romanı üzerine çalışan Yurdupak, okurlarına yeni kitap müjdesi verirken bir de itirafta bulundu : Yazmayı mühendisliğe benzetiyorum.
Yayınlanma :
26.04.2021 15:30
Güncelleme :
26.04.2021 15:30


Merhaba, 1978 Samsun doğumluyum. Liseyi Samsun Anadolu Lisesi’nde bitirdim. Üniversite için İstanbul’a gittim. Boğaziçi Üniversitesi’nden 2001 yılında mezun oldum. Aynı yıl iş için Ankara’ya taşındım. O zamandan beri, araya giren altı yıllık bir dönem hariç, Ankara’da yaşıyorum. Amerika’da yüksek lisans yaptım ve bir süre New York’ta çalıştım. Mesleğimi “kamu görevi” olarak özetleyebiliriz. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı’nda göreve başladım. Şu anda uluslararası bir kuruluşta kalkınma projeleri üzerine çalışıyorum.
Yazarlık hayatınız nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı?
Çocukluğu 80’li yıllarda geçenler gibi ben de Altın Kitaplar ve Serhat Yayınları gibi kitabevlerinin çocuk klasikleriyle okumaya merak sardım. Özellikle Jules Verne romanları benim de çocuk hayal gücümü tetikliyordu. Onun romanlarını taklit ederek bir ince deftere kendimce bir roman yazdığımı hatırlarım. Çocukluk dönemimden sonra yazma tutkum Üniversite yıllarına kadar uykuda kaldı. Üniversite yıllarında yeniden başladım. Bazı hikâyelerim arkadaşlarla çıkarttığımız dergilerde basıldı. Meslek hayatı başlayınca yeniden tutkumu rafa kaldırdım. Sanırım 2018 yılında da bir daha uyumamak üzere uyandı! Bana öncülük eden tek bir isimden bahsedemem. Ancak tutkumu canlandırmamda bana cesaret veren bir dostum oldu. Ona büyük minnettarlık hissediyorum.
Yazarken nelerden etkilenirsiniz?
İlham kaynaklarını soruyorsunuz sanırım. Belki birilerini hayal kırıklığına uğratacak ama bu konuda büyük bir sihir olduğuna inanmıyorum. Yazmanın bir birikim işi olduğunu düşünüyorum. Yaşanmışlıklar ve okuduklarınız size rehberlik eder. Yazmayı biraz mühendisliğe benzetiyorum. Sihirli bir iç yönelimle kelimelerin yazarı alıp götürmesi gibi bir deneyimim olmadı. Kurgumu titiz hesaplamalar ve detaylarla örmeye çalışırım.
Gündönümü Harekatı isimli eserinizden bahseder misiniz?
Gündönümü Harekatı benim ilk romanım. İkinci Dünya Savaşı’nın yaşandığı 1943 yılında Türkiye’de geçen bir casusluk öyküsü diyebiliriz. Savaştan önce Nazizm karşıtlığı nedeniyle Almanya’yı terk etmek zorunda kalmış bir bilim insanının sığındığı Türkiye’den yine Almanlar tarafından gizli silah programında çalıştırılmak üzere kaçırılmaya çalışılması ve Nazilere engel olmaya çalışan o dönemin Türk istihbaratından iki görevlinin birlikte mücadelesini anlatıyorum. Yarım kalan bir aşk öyküsü de bu maceraya eşlik ediyor.
Eserinizin ismi nereden geliyor?
Romanın sonlarına doğru, baş karakterler olan “Amcabey” lakaplı Münir Şekip Alkan ve yardımcısı “Yeniçeri” lakaplı Tarık Silahtar bir gece vakti Gelibolu’ya doğru yol alırlarken aralarında geçen bir konuşmada bu operasyona isim olarak “Gündönümü Harekatı” adını vermeyi kararlaştırıyorlar. Amcabey o geceyi hayatının en uzun gecelerinden birisi olarak tanımlaması üzerine bu adı tercih ediyorlar. Aynı isimle, yine II.Dünya Savaşının sonlarında; 1945’te, yapılan askeri bir harekât daha var. Romanımın isminin onunla ilgisi olmadığını söylemeliyim.
Romanınızı okur gözüyle yorumlar mısınız?
Ülkemizde casus öyküleri içeren çok roman sayamıyorsunuz. Öncelikle bu alana mütevazı da olsa bir katkı vermeye çalıştım. Romanı okuyanların ilgisini çekebilecek bir şey dönem İstanbul’unun detaylı betimlemesidir. Mekânlardan o dönemin markalarına kadar birçok şeyi romanda bulabilecekler. Romanda kurgu karakterlerin yanında birçok gerçek karaktere de yer verdim. Bunlar romanda yan karakterler olarak beliriyorlar. Vitali Hakko’dan Hitler’e hatta Yahya Kemal Beyatlı’ya kadar uzanan bir çeşitlilikte o dönemin gerçek karakterleri de romana konuk oluyor. Kahramanlarımı dönem diliyle konuşturmaya çalıştım. Bu da bazı okuyucular için eğlenceli olabilecektir. II.Dünya Savaşı dönemi Türkiye’si 2018’de gösterilen “Çiçero” sayesinde ilgi uyandırmıştı. Ama bu romanda karizmatik, yakışıklı, karşı cinsin gözdesi olan ajan tipleri yok. Romanımdaki Türk casuslar görev bilinciyle ve ama imkânsızlıklar içinde bir şeyler yapmaya çalışan karakterler. İkisi de asker kökenli. Amcabey, I.Dünya Savaşı’nda ve Kurtuluş Savaşı’nda harp etmiş bir subay. Olanaksızlıklar karşısında yılmayan, inatçı ve prensip sahibi görevliler. Bu durumun da romana bir gerçekçilik havası vermiş olduğunu umuyorum.
Kitabınızın vermek istediği mesaj nedir?
Verilen bir mesaj var mı emin değilim. Burada 1943 kışında yaşanan bir hikâyeyi aktarıyorum. Romanın bir noktasında genç karakter Tarık Silahtar’ın amiri olan Amcabey hakkında “dışardan bakan birinin dünyayı titreten Nazilere karşı tonton bir yaşlı namzedi bu adamın mücadelesini acınası bulacağını” düşündüğü bir an var. Kibir, özgüven ve organize kötülüğe karşı; alçak gönüllü, disiplinli ve realist iyilerin bir mücadelesi anlatılıyor. Davut ile Golyat hikâyesine benzetilebilir belki. Kazanması beklenmeyenlerin zaferi denilebilir.
Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Amcabey ve Yeniçeri’nin bir başka macerasını yazmaya çalışıyorum. Bu sefer 1943’den öncesine gideceğiz. Değişik zaman dilimlerinde bir biri ile ilgisi olmadığını düşündüğümüz bir olaylar dizisi beklenmedik bir sona bağlanacak.
Covid-19 salgını sizi nasıl etkiledi?
Salgının getirdiği sosyal kısıtlamalardan çok olumsuz etkilendiğim söylenemez. Genelde evde zaman geçirmekten ve yalnız kalmaktan sıkılmayan biriyim. Elbette izole hayatın bir tercih olmasıyla bir zorunluluk olarak empoze edilmesi arasında bir fark var. Bu zorunluluğun getirdiği kısıtlanmışlık hissi ruhsal bir ağırlık oluşturuyor. Bu sürecin olumlu yanına odaklanmaya çalışıyorum. Kitaplarım ve yeni romanımla daha fazla zaman geçirmeme vesile oluyor. Salgın öncesinde düzenli spor yapıyordum. Kısıtlamalarla birlikte bu olanaktan mahrum kaldım ve kısa yürüyüşlerle idare etmeye çalışıyorum. Beni en çok üzen spordan uzak kalmak oldu.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: