Öncelikle sizi tanımak isteriz. Ümit Gül kimdir?
1981 İstanbul doğumluyum. Lise sonrasında sonra çalışma hayatına geçip üniversiteyi ( Uluslararası ilişkiler ) bölümünü okuyarak tamamladım. Yaklaşık 23 sene muhasebe finans alanında kariyer yaptıktan sonra ara verdim.
Çok yeni bir hayat bu benim için. İlk defa röportaj yapıyorum biriyle mesela. İnsanların yorumları geliyor yazılı- sözlü olarak. Bunları okurken gözlerimdeki yaş haline hakim olmak çok zor. Bir yıl içerisinde çok büyük değişimler yaşadım ve halen yaşıyorum. Bu sebeple hem şaşkın, hem mutlu, hem de anksiyete sahibi bir birey olarak dehşet içerisindeyim ama hissettiğim mutluluk ve yüzümdeki gülümsemenin değiştiğini görmek tüm bu yaşanan duygu iniş-çıkışlarına değer.
Yazarlık kariyeriniz nasıl başladı? Size öncülük eden bir isim var mı?
Aslında çok küçük yaşlardan beri bir şeyler yazmaya ve çizmeye meraklıydım. Zaman içerisinde yazma isteğim, kurgu fantezilerden daha çok hayatın içindeki bizi anlatan kurgu ve öykülere yönelmeye başladı. Sürekli kurguladığım kitapları sanki bir film izlermiş gibi tekrarlayıp duruyordum kafamın içerisinde. Artık daha fazla sanattan uzak kalamayacağımı anlayarak, 41 yaşında yazarlık ve ressamlık kariyerine adım attım. Şu anda evimdeki atölyemde yazı ve resim çalışmaları yapmaktayım. Tabii ki bu geçiş süreci okunduğu gibi kolay bir süreç değil. Hâlâ bu sürecin zorlukları ile ( maddi- manevi ) başa çıkmaya çalışıyorum. Sıfırdan başladım diyemem çünkü yıllar içerisinde biriktirdiğim tüm hayat deneyimlerimi sanatıma aktardığım için gayet dolu birikimlerim olduğuna inanıyorum. Okuduğum kitaplar içerisinde birçok yazardan etkileniyorum aslında. Bu bir korku, bilimkurgu romanı ya da akademik bir kitap olabileceği gibi, gerçek hayat hikâyelerine ithaf eden öykülere kadar değişkenlik gösterebiliyor. Yaratıcılık, sadelik, kolay anlatım ve cesur satırlar ne kadar fazla ise o kadar dikkatimi çekiyor. Yazar ismi vermek gerekirse Cengiz Aytmatov, Travinian, Ayfer Tunç, Sunay Akın ve Amin Maalouf, Aziz Nesin, Zülfü Livaneli, Ahmet Ümit beni etkileyen yazarlardan. Daha bir çok isim var tabii.
Yazarken nelerden etkilenirsiniz?
Hayatın içindeki anlık değişimlerden. Bu bir duygu geçişi olabileceği gibi, olayın sürecini değiştirebilen küçük bir olay ya da söz de olabilir. Yolda yürürken duyduğunuz bir kahkaha ya da boş bakışlar arkasında gizli saklı kalmış hayal kırıklıklarına kadar bizi biz yapan tüm değerleri ne kadar ortaya koyabildiğimiz ve ne kadarını gizlemek zorunda kaldığımız çelişkileri beni hep cezbeder. Bunun dışında olaylara diğer açılardan bakabilmek için yazmanın insan hayatına değişik bakışlar kattığına da inanıyorum. Yani okumak nasıl bizi geliştirirse yazmak da kendi bakış açımızı ifade edebilmenin özgür bir yolu olduğunu düşünüyorum.
Tanıdığım Tüm Hayvanlar adlı kitabınızdan bahseder misiniz?
Yukarda bahsettiğim değişime sebep olan yapı taşıdır benim için. Kendimi bildim bileli yaşadığım endişe sorununun beni ne kadar güvenli ama bir o kadar mutsuz, amaçsız bir hayata dahil ettiğini gördüğüm de çıktı ortaya Tanıdığım Tüm Hayvanlar ile birlikte. Kendime ait olmayan bir hayatın içerisindeydim. Ait olamama hissiyatını da etrafımdaki gördüğüm, ev dostlarımızda gördüğüm bazı hâl ve davranışları kendime bir ayna tutarak karşılaştırma yaptım. Arkadaşlarımın ev dostları olan Suki ( köpek ), Albus ( kedi ), Taylor ( köpek ) ve benim evimde benimle yaşayan Siri ( örümcek ), Mr. A ( Karınca ), Kito ( Sivrisinek) sayesinde kendime bir kez daha bakma fırsatı yakalamıştım. Onlarla aramdaki bağ sadece tanışık olmam değildi yani. Dört günde yazıldı Tanıdığım Tüm Hayvanlar ve kırk beş sayfa, aslında benim otuz sekiz yıllık hayatımın özeti oldu. İçerisinde bazı devrik cümleler var, farkındayım. Ancak kendimi dört günde olabilecek kusurlarımla okuyucuya tanıtmak istedim. Hata yapmaya hakkımız olduğunu vurgulamak istercesine Tanıdığım Tüm Hayvanlar, tüm yanlarımla ortak olmalıydı.
Tanıdığım Tüm Hayvanlar adlı eserinizin vermek istediği mesaj nedir?
Kitabın arka kapağında yazdığı gibi “Cesaret bir çok şey yaptırabilir ancak, korku her şeyi!” Hayatımda dördüncü kez ölüme çok yakınlaştığım için artık beni durduran ve istemediğim yöne iten, anksiyetelerimin kontrol altına alınması ve hayalini kurduğum hayata geçmek için adım atmam ve tüm bunlardan önce kendimi tanımam gerektiği hakkında. Eğer cesaretle adım atamazsak korku içinde geride kalırız diye kısaca özetleyebiliriz. Kendimiz olmak için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Mesela ben bana cevap veremeyen ev dostları ile sohbet ettim, işe yarıyor emin olun.
Tanıdığım Tüm Hayvanlar kitabı okura ne vadediyor?
Bunu da kitaptan alıntı ile tamamlamak isterim; “İster inanın ister inanmayın, mutlu da olsa mutsuz da olsa bir son var!” Seçimlerimizi yaşamak zorundayız demeden önce seçimlerimizi gerçekten kendimiz mi yaptık bunu sorgulamak gerekiyor. Birkaç okuyucumdan kendimi gördüm dediği mesajlar aldım. Hemen her biri ayrı bir ev dostunu seçmişti.
Yeni çalışmalarınız nelerdir?
Üzerinde çalıştığım bir kurgu roman bulunuyor. İsmi çok önceden belirlenmişti bende. Şimdilik kitabın ismi Elanor’dan Mektup Var. Kurgu ve çoğu metinler tamamlandı. Ancak henüz tam bitmedi. Ardından yine hayat içerisinden karakterler ve hikâyelerle dolu olan Şehrin Mastürbasyon Karakterleri ve Üçüncü İstasyon Kuşağı isimli kitaplarımın da alt çalışmalarına başladım. Bunlar halen proje aşamasında. Ancak bu kitaplarımda sade ve akıcı bir dil kullanmayı planlıyorum. Detay ve tasviri çok geri planda bırakmak, okuyucularıma hayatın şeklinden değil hayatın duygularımızdaki ve dolayısıyla bu duyguların hayatımıza etkilerinden bahsetmek istiyorum. Yanlış anlaşılmaya ve kendimizi ifade edememeye programlı bir şekilde büyütüldük bence. Sesimizin olduğu, fikrimizin olduğu, seçimlerimizin olduğu bir hayat aslında bu. Duvarlar bizim ve çevremizin düşüncelerinden oluşan yani aslında olmayan duvarlarımız var bence. Bunun yanında ressamlık içinde elimden geldiğinde çeşitli deneme ve çalışmalarım devam ediyor. Bir sergi projem var. Hayata geçirmek için sabırsızlanıyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: