İzmir iki büyük ittifakın seçim mitinglerini gördü.
Doğal olarak Millet İttifakı özellikle CHP’nin yoğun katılımıyla adeta şov yaptı.
İzmir’de beklenen buydu ve oldu.
Cumhur İttifakı seçim mitingi de beklenenden çok daha fazlaydı.
Bu nedenle her iki buluşma da dünya basınında yer alacak kadar önem kazandı.
Ama alanlarda görülen kalabalıklar iki ittifaka bugünkünden fazla bir vekil veya Başkanlık yarışını kazandırır mı?
Orası şüpheli.
Evet, bazen alanlarda görülen kalabalıklar sandıklarda karşılık bulamıyor.
Bunu yaşadık ve gördük.
Kaldı ki özellikle Sayın İnceye sanat çevrelerinden, eski parti yetkililerine dek toplumun her kesiminden yapılan baskılar toplanan kalabalıkların iktidarı almaya yetmeyeceğinin bir göstergesi gibi. Tıpkı HDP’siz de olmayacağı gibi.
Geçen gün bir Tv programında Sayın İnce bu baskılara güzel bir yanıt verdi;hem karşısındaki etkili ve yetkili gazetecilere hem de diğer çekilmesi için çağrı yapanlara.
“Davutoğlu ve Babacan’ı göndersinler, CHP’ye destek vereyim. Ben gereğini yapmaya hazırım. Babacan ve Davutoğlu çekilirse Kılıçdaroğlu’na destek vereceğim. Üç tane cumhurbaşkanı yeter. Sayın Akşener, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş. Bu isimler yeter, ben bir şey istemiyorum”.
Bu sözler çok açık eklenecek bir şey yok.
Dahası, inanıyorum ki üzerinden baskı eksilmeyen Millet Partisi seçimlere diğer sosyal demokrat veya benzeri partilerle İttifak yaparak girebilseydi her şey çok daha farklı olabilirdi.
Özellikle CHP listelerinde Fetö iltisaklısı olduğu düşünülen isimlerin yer alması, PKK cenahından gelen mesajlar ve HDP’nin açık işbirliği yapıldığını gösteren çıkışlarından sonra böyle bir İttifakın barajı aşması işten bile değildi ama artık çok geç.
Liderler kendi egolarından taviz veremediler ne yazık ki.
Benzer bir tepki de Hüda-Par‘a karşı Millet ittifakı ve Cumhur ittifakının bir kesim taraftarlarından geldi.
Her ne kadar bugün suçlanan Hüda-Par’dan daha önceki seçimlerde hiç konuşulmaması garip gelse de.
Mitingler öncesi İzmir’de önemli şeyler de oldu.
Doğal olarak muhalefetin basın yayın organlarında yer almadı.
Diğer birçok şeyin yer almaması gibi.
Kemerlatı’ndaki İzmir İktisat Kongresi binası yeniden ayağa kaldırıldı.
Gönül isterdi ki Atatürk’ü ağzından düşürmeyenler burada olsunlar.
Ama ne yazık ki kötü bir alışkanlık edinilmeye başlandı. İktidar taraftarları muhalefetin, muhalefet iktidarın yaptıklarını adeta görmüyor, görmek istemiyor. Oysa bu bina İzmir’in, İzmirlinin.
Yine aynı şekilde bir buçuk Asırlık Tekel Sigara Fabrikası, İzmir Kültür Sanat Fabrikası ismiyle hizmete sunuldu. Kentin kültür ve Sanat ileri gelenleri yine yoktu.
Yazık ki ne yazık.
Bazı ülkeler olmayan tarihlerini film yapıp bize evire çevire defalarca izlettirirken,
Biz kendi tarihimizi dahi kutuplaşmalara feda ediyoruz.
Ulusu ilgilendiren büyük olaylar, onların topluma ve dünyaya farklı şekillerde sunulması kanımca devletlerin işidir. Nitekim bu tür işler için devletin yetkili organları vardır.
Onlar bu anlamda yarışmalar açar, çağrılar yapar, kurullar oluşturur vs.
Yani bu işler ısmarlama olmaz.
Olunca da aynı İzmir Belediyesinin ısmarlama Yüzüncü yıl Marşı gibi olur.
Belediyenin Sayın Fazıl Say’a ısmarladığı ‘Yüzüncü Yıl Marşı’, yine Büyükşehir’in Genel Sanat Yönetmeni Sayın Yücel erten tarafından eleştirildi.
Hatta işler daha da ileri gitti Fazıl Say, Yücel Erten’i “Eski tiyatrocu bir kasaba alkoliği” diye tartışmanın fitilini ateşledi.
İki değerli sanatçımızın bu tartışması da doğal olarak İzmir’liyi üzdü.
Ümit ederim ki bu olay asıl sorumlu olanlara bir ders olur.
Bu arada ‘CHP Menemen Tarım mitinginde’ roman vatandaşları aşağılayan pankart nedeni ile pankartı açan ırkçı, aşağılayıcı zihniyeti kınıyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: