Jenerik bir senaryo kuralım…
Türkiye’nin en büyük takımlarından birisi. Son 3 sene şampiyon olamamış. Hatta en son sene ligden düşme potasının nefesini hissetmiş. Bu 3 yılda 3 başkan görmüş. Sonra İstanbul’a yabancı ve kariyerli bir hoca iniş yapmış. Bu hoca yönetiminde 2 senede 2 defa şampiyon olmuş, her sene ayrı galibiyet rekorları kırmış, son senesinde 3 haneli puanlara ulaşmış. Avrupa’da istediği skorları alamasa da birkaç maçta Bayern gibi takımlara diş geçirerek Avrupa’da dahi dikkat çekmiş ve önceki hocanın “Yollayın” raporu verdiği sağ beki Bayern’e sattırmış. Sizce bu yabancı hocaya kamuoyunun tavrı nasıl olurdu? Hele ki Del Bosque, Rijkaard ve Mourinho gibi kariyerli bir isimse muhtemelen ülkede futbol devrimi yaptığı konuşulur, yerli hocaların taktik setlerinde ona özenmesi gerektiğine salık verilirdi. Avrupa’da istenen sonuçlar gelmese de bu trendle sonuçların geleceği yazılıp çizilirdi. Ama sanıyorum bunların üstüne ezeli rakibini deplasmanda farklı yendikten bir hafta sonra, hem de ligde liderken gönderilmesi ve istifası konuşulmazdı. Başakşehir şampiyonluğunu da sayarsak, son 4 senenin 3’ünü şampiyon bitirmiş Okan Buruk merkezli absürt tartışma tam da bu şekilde işliyor.
Elbette ki ligde Kasımpaşa, Avrupa’da Young Boys ve RFS maçları kabul edilebilir değil. Elbette Okan Hoca’nın oyuna müdahale hızı bazen çok geç kalıyor. Ve evet, bazen B Planı yokmuş gibi bir görüntü çiziyor. Bunlar Okan Buruk’un artılarının eksilerinden çok çok fazla olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Üst paragrafta saydıklarımıza ek olarak Galatasaray’ı yeniden klasik anlayışı olan tempolu hücum pres ekolüne döndürmesi, 22/23’de Kerem Aktürkoğlu, 23/24’de Barış Alper Yılmaz, bu sezon da Yunus Akgün’ü parlatması, Torrent’in “Yollayın” dediği Sacha Boey’i kazanması, Mauro Icardi gibi bir markayı şahsi iletişimiyle yeniden futbola döndürmesi. Bugün Galatasaray’da oluşan ve başarı getiren ortamın bir müsebbibi Erden Timur’sa, diğeri de Okan Buruk’tur. Basit bir örnek; Icardi “Aşkın Olayım” olduysa, en büyük sebep linçlemelere rağmen kendisine Arjantin’e gitme izni veren Okan Buruk’a duyduğu güvendir.
Dolayısıyla 2024 Ekim ayında Okan Buruk’un geleceğini tartışır olmak bile bana absürt geliyor. Okan Hoca kalmalıdır. Hatta kendisiyle uzun vadeli ısrar edilmelidir. Umarım bu manasız tartışma Okan Buruk - Galatasaray ilişkisini etkilemez. Hatta daha da ileri gidilip bir ayrılık gündeme gelmez. Bu durumda, Kerem’i linçleyip gidince Benfica sayfalarında özlem dolu yazılar yazan taraftarlar da dahil, Galatasaray’ın Okan Hoca’yı çok ama çok arayacağını düşünüyorum. Ve tabii aktif olarak en iyi 3 hocadan biri olan Jürgen Klopp’un 2014 yılında “Türkiye’de çalışır mısın?” sorusuna verdiği cevabı anmadan edemiyorum. “2008’den beri Borussia Dortmund’un başındayım. Ama benim başkanım ve sportif direktörüm Türk mantalitesine sahip olsaydı, sanırım ben de bugünlere kadar gelemezdim. Ben bu iş için biraz daha sabrın gerektiğini düşünüyorum.” 10 senede bir şey değişmemiş olacak ki, kısa bir süre önce yine “Türkiye’de çalışmam, beni kovarlar çünkü sabır yok.” demiş.
Haksız mı? Okan Hoca’ya yapılanlara bakınca Klopp’un ne kadar zeki bir adam olduğunu tekrar görüyoruz diyip kapatalım.
Tolga AKPINAR
Yorumlar
Kalan Karakter: