Müslüman işini en iyi yapmalı. Şuurla maneviyatla hareket etmeli, Öğrenci derslerinde sınıf birincisi, okul birincisi, ülke birincisi olmak için çalışmalı. Hedef hep yukarı olmalı, mühendislik, elektronik, din sahasında bir numara olmalıyız, çünkü tüm dünyanın ümidi bizlerde Osmanlı torunlarında bu beklenir.
Medeniyetimizin yeniden ihyasında görev alacak Milli ve Manevi değerlerine bağlı yeni bir gençlik ruhuna ihtiyaç vardır.
Milli bilince vakıf, şuurlu bireylerin yetişmesini ve Yerli, Milli, Şuurlu, prensiplerine bağlı, ne yaptığını bilen, planlı, programlı, vasıflı, ahlaklı, dindar, vatanını ve milletini seven, sadece kendini değil toplumu inşa eden bir nesil olduğu bilincine sahip gençlik yetiştirerek; gençlere yönelik edep, adap ve ahlak anlayışının, İslam coğrafyasındaki tüm gençlerimize anlatılması ve aktarılması için çalışmalıyız.
Müslümanlar Abbasiler, Endülüs Emevileri, Osmanlılar zamanında ilim ve teknolojide dünya lideriydiler. Fatih Sultan Mehmet Han, havan topu icat etti ve 28 defa kuşatılmış fakat fethedilememiş İstanbul’u fethetti, Peygamberimizin (sav) övdüğü sultan oldu.
“İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur”.
7.5 milyonluk İsrail’i 1.7 milyarlık İslam dünyası bir ve beraber olsalar bir kaşık suda boğar. İsrail’in arkasında 350 milyon nüfuslu ABD, 550 milyon nüfuslu Avrupa var, deniyor. İslam dünyasının nüfusu hepsinden fazla.
Ana problem şu: Müslümanlar Batı’nın ve İsrail’in sahip olduğu silah teknolojisine sahip değil, birlikte hareket etmiyorlar.
Peygamberler geldikleri topluma sadece ahlak ve din öğretmediler, insanlığa bilim, teknoloji ve buluş konusunda da öncülük ettiler. İlk gemiyi Hz. Nuh (as), ilk saati Hz. Yusuf (as) yaptı. Terzilerin piri İdris Aleyhisselamdır. Demiri ilk defa keşfedip teknolojik hayata uygulayan Hz. Davut, bakırı keşf teknolojiye dönüştüren Hz. Süleyman’dır.
İnanıyorsanız üstünsünüz, üstün olmalısınız, ( Ali İmran 139. Ayet ) der Kur’an.
Okulda üstünlük not ve puanla ölçülür. Öğrencilerimiz en iyi olmak için çalışmalı.
Biz Müslümanlar, Kur’an-ı Azimüşşân’a büyük hürmet gösteririz. Ancak ne var ki, bilhassa son yüz yılda Müslümanların Kur’an hakikatleriyle bağı koparılmıştır. İslâm düşmanı komiteler, çok sinsi bir oyunla, Müslüman gruplara; Kur’an-ı Kerim’in mushafına hürmet göstermeyi, okumayı ve bu kadarlıkla yetinmeyi telkin etmişlerdir. Öyle ki, Kur’an’ı Kerim’i güzel okumak teşvik edilmekte, hatta televizyonda yarışması bile yapılmakta, ancak iş, Kur’an’ın manasını, hakikatlerini öğrenmeye, hele hele Kur’an’ın hükümlerini uygulamaya gelince, şiddetle tepki göstermekte ve bunu engellemeye çalışmaktadırlar.
“Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi? “ ( Muhammed Süresi 24)
Kalp kelimesi Kur’an’da “akıl ve sağduyu” manalarında da kullanılmaktadır. Kur’an insanlara doğru yolu gösteriyor, ancak ondan yararlanabilmek için peşin hükümlerden, kökleşmiş inançlardan, dengeyi bozan kin ve nefret gibi duygulardan kurtularak Kur’an’ı okumak, dinlemek ve üzerinde düşünmek gerekiyor. Kalplerinin üzerinde kilitler bulunan kimselerden maksat, şartlanmışlık ve peşin hükümler yüzünden akıllarını doğru kullanamaz hale gelmiş olanlardır.
Evet;
İlim ve teknolojik üstünlüğe ahlaki ve imanı erdemleri yetiştirmeliyiz ahlaklı ve maneviyatlı nesiller yetiştirmek zorundayız.
Çalışmayı, ilim öğrenmeyi, alanında birinci olmayı Allah rızası kabul edecek yiğitlere Erdemli maneviyatlı bir neslin yetişmesine ihtiyacımız var.
Ülkede eğitim sistemi çöktü. Zaten yoktu ki!
Bize yeni Gazâlî’ler, İbn Arabî’ler, Yunus’lar, Sinan’lar, Itrî’ler ve Şeyh Galip’ler yetiştirebilecek bir iddiası, rüyası olamayan, bizi epistemik köleliğin eşiğine fırlatan sömürgeci, mankurtlaştırıcı, ruhsuz bir eğitim sistemi hâkim ülkede. Bizi bizden de, dünyadan da uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramayan, çağrımızın çağını kuracağı zorlu bir yolculuğa çıkmak şöyle dursun bizi çağın ağlarına, bağlarına, kavramlarına ve dünyasına hapseden köleleştirici bir eğitim sistemi.
Toplumun mezarını kazan bu eğitim sistemiyle bırakınız çağ aşacak yolculuklara çıkabilmeyi bu ülkedeki varlığımızı da koruyamayız.
Gençlerin millî ve manevi değerlerine göre yetişmesine önem vermek Hepsinin inançlı yetişmesini sağlamak zorundayız.
Bir dava insanının her şeyden önce bir İslami şahsiyet ve karaktere sahip olması gerekiyor. İslam`ı ve esaslarını kendisi için bir yaşam biçimine dönüştürebilenler ancak dava insanı olabilirler. Çünkü dava insanı, insaniyetin sırrına ulaşmış bir şahsiyettir aslında.
Dava insanı nefsini yenen, terbiye eden ve iradesini eğitendir. Öyle ki maddi ve manevi, gizli-açık ve iç-dış tüm düşmanlarına karşı en büyük silahı ve korumasıdır iradesi.
Dava bilinci olmadan, dava insanı olabilmek mümkün gözükmüyor davayı bir bütün olarak yüklenebilmek, görev ve sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getirebilmek ancak dava bilinciyle mümkündür.
Dava insanı olabilmek için dava bilinci tek başına yetmiyor, bununla birlikte İslam şuuru da lazımdır. Zaten bu ikisi bir elmanın yarısı gibidir, yani bir bütünü tamamlayan unsurlardır. Biri olmadan diğeri olmaz ve her ikisi bir arada ve birlikte olmadan da dava insanı olmaz.
Dava bilinci İslam şuuru ile desteklenmelidir. İnsana bir gerçeklik ve mana kazandıracak olan İslam şuurudur. Yani İslam’ı her yönüyle çok iyi bilmek ve yaşamak gerekiyor. Kısacası İslami bir yaşam biçimimiz ve İslami bir nesil ve gençliğe ihtiyaç vardır.
Davamızın hayranı değil, bağlısı olmalıyız. Gençlerimiz , “Okuyup, araştırıp, ilim tahsil etmeli, faydasız ilimden uzak durmalı. Beden ve ruh temizliğine titizlik göstermeli. Güzel ahlâk sahibi olmalı!”
Dava bilincine sahip Müslüman, şahsi tutkularına değil, İslam’ın arzularını gerçekleştirmek için mücadele eder
Dava bilincine sahip Müslüman, Allah'a kayıtsız şartsız teslim oldum ve mutluyum der.
Büyük davası olmayanların küçük dertlerde boğulmaları normaldir!
Ey toprak Rabbim benden razı olana dek bana sarılma. Taki dava bilinci ile hareket edenlerden olayım.
SELAM VE DUA İLE
ZÜBEYT BOZKURT
Yorumlar
Kalan Karakter: